ESKİŞEHİR'İLİ
Menü-ESES  
  Ana Sayfa
  Renkli ATATÜRK Fotograf Albümü
  ATATÜRK Videoları
  Tarihi
  Cografi Özellikler
  Yunus Emre
  Nasreddin Hoca
  Yılmaz BÜYÜKERŞEN
  Lüle Taşı
  Antik Eskişehir Albümü
  Eski Eskişehir Fotoğrafları
  Anadolu Üniversitesi
  Osmangazi Üniversitesi
  Kamu Kurum ve Kuruluşlar
  Sivil Toplum Kuruluşları
  Eğitim Kurumları
  Kaplıca ve Termaller
  Müzeler
  Ören Yeri ve SİT Alanları
  Eskişehirde Medya
  Eskişehir Spor
  İletişim
  Eskişehirden Güncel Haberler
Copyright.E.U.
Nasreddin Hoca

 

Nasreddin Hoca





Yazıya geçirilmiş ilk Nasrettin Hoca hikayesi Sarı Saltuk'un hayatını anlatan Saltukname'de bulunmaktadır. Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebülhayr Rumi tarafından Saltukname yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır.

[[Abdullah Efendi]´de başlamış ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yılında vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, Selçuklular devrinde yaşadığını ve [[Timur|Timur Han] ile görüşmediğini dikkate almak gereki.


Nasreddin Hoca, insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile, gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Latifeleri hikmet ve ibret dolu birer darb-ı mesel gibidir. Bu bakımdan adına uydurulan edep dışı ve nükteden uzak bir takım fıkraların onunla bir ilgisi yoktur. Manidar latifeleri önce yakın çevresinde şifahi olarak dilden dile dolaşmış, sonraları gitgide yayılmış ve zamanla bir takım değişikliklere uğramıştır. Bu sebeple onun olmayan bir takım bayağı fıkralar da ona mal edilerek anlatılmıştır. Yapılan ilmi çalışmalar, onun ilim ve edep sahibi bir veli olduğunu, söz konusu sıradan basit fıkraları söylemediğini açıkça göstermektedir. Ayrıca, Nasrettin Hoca´nın efsanevi bir kişi değil, on üçüncü asırda Anadolu Selçukluları zamanında yaşamış salih bir müslüman olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü nükteleri, bir insanın başından geçen gülünç hadiselerin ifadesi değil, görünüşte gülünç aslında ince hikmetleri dile getiren, düşündürücü latifelerdir. Ayrıca Türk milletinin zeka inceliğini, nükte gücünü en iyi şekilde yansıtan bu nüktelerin belirli vasfı; Allahü tealanın emir ve yasaklarını latif bir üslup ile bildirilmesidir. Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri, Londra´da British Museum´da. Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum: "İşte Nasreddin Efendinin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var, yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akıbetini hayr eyleye" şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Nasreddin Hoca adlı eserde başka nüktelerine yer verilmiştir.


Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk, ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksaklıkları düzeltmek ve onlara nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, onları düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, onların çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir.

Nasreddin Hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş ve bu dillerde Hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır. Bunlar arasında Pierre Mille´in Nasreddin et son epouse adlı kitabı, Edmonde Savussey´in La Litterature Populaire Turque adlı eserindeki Nasreddin Hoca bölümü, Jean Paul Carnier´in Nasreddin Hoca et ses Histoires Turques adlı eserleri zikretmek yerinde olur.

Nasrettin Hoca Fıkrları - Şaplak

Nasrettin Hoca'nın canı bir gün çok sıkılmış. Çarşı pazar gezerken bir bakmış önünde sevmediği komşusu yürüyor. Hemen koşmuş ve komşusuna demiş ki:
-Sana bir soru soracağım, bilirsen 10 akçe vereceğim demiş.

Kendini akıllı sanan komşu hemen kabul etmiş bu teklifi.

Hoca adamın kafasına bir şaplak patlatmış. Adam ne olduğunu anlamadan kızmış:
-Hayırdır Hoca neden vurdun bana, demiş.

Nasrettin Hoca:
-Sana tokat atınca şap diye ses çıktı, bu ses elimdenmi yoksa ensendenmi çıktı bil bakalım, demiş..

Komşu düşünmüş düşünmüş, şaplak sesi, tabiki senin elinden çıktı Hoca demiş.

Nasreddin Hoca:
-Bilemedin komşu, ses senin boş kaandan çıktı demiş..
Nasrettin Hocanın Hayatından - Kara Tavuk Fıkrası

Nasrettin Hoca, kümesindeki bir kara tavuğu, pazara götürüp satmak ister. Adamın biri alıcı olur ancak:

-Ben bu tavuğun rengini beğenmedim, beyaz olsaydı kesin alırdım, der. Hoca hemen iki kalıp sabin alarak hayvanı yıkamaya başlar. Tabii hayvanın tüyleri yinede simsiyahtır. Hoca kendisini hayretle seyreden müşteriye dönerek:

-Boyayan ne güzel boyamış, öyle has boyamış ki hayvanın rengini ağartmak mümkün değil..! der

Bu sözleri duyan müşteri dersini almıştır ve tavuğu hemen satın alıverir...!
nasrettin hoca - sıcak ekmekler

Nasrettin Hoca yolculuğa çıkar. Birkaç gün yol aldıktan sonra, zaten az olan parası biter. Beş parasız bir müddet daha gider ama çok geçmeden açlık başına vurur. Parası olmadığı halde çarşı pazar dolaşmaya başlar. Bir ekmek fırınının önünden geçerken burnuna mis gibi sıcak ekmek kokusu gelir. Hoca, dükkanın önünde durup, müşteri bekleyen fırıncının yanına gelir ve:
-Hey ahbap, bu ekmekler senin mi, diye sorar.

Adam umursamaz bir vaziyette cevap verir:
-Evet, benim.

Nasreddin Hocanın karnı iyice acıkır, ağzı sulanır.
-Gerçekten senin mi bu mis gibi kokan sıcacık somunlar?

Adam Nasrettin Hocanın açlığından haberdar değildir ya, sinirli sinirli cevap verir:
-Benim dedim ya kardeşim, daha ne sorup duruyorsun!

Hoca ekmeklere bakarak iç geçirir:
-Sen elindeki nimetin kıymetini bilmiyorsun ahbap. Madem bu kadar ekmek senin, neden yemiyorsun...!

Kısa Nasrettin Hoca Fıkra - Belki

Nasreddin Hoca ağır bir hastalığa yakalanmış. Günlerce yatak döşek yatmış. Bir gün:
-Aman karıcığım, demiş. "en cicili bicili giysilerini giy. Tak takıştır, sür sürüştür, bi güzel süslenip püslen. Başucumdan da ayrılayım deme.." demiş.

-Aşkolsun efendi; demiş karısı. "Bu dediğin olacak şey mi? Sen böyle ölüm döşeğinde yatarken süslenip püslenmek yakışık alır mı hiç? Gören konu komşu ne demez sonra?

Nasreddin Hoca karısının sözünü kesmiş hemen:
-Konu komşuya kulak asma sen. Süslenmene bak. Ben neredeyse son nefesimi vermek üzereyim. Azrail canımı almaya gelince belki seni beğenir, bakarsın beni bırakır seni alır...!

Nasrettin Hocanın Hayatı ve Fıkraları - Dilenci Fıkrası

Nasreddin Hoca bir gün pazarda dolaşırken yanına bi dilenci yaklaşır ve:
-Bana sadaka veririsen sana dua ederim! der..

Demesiyle Hoca hemen cebinden beş on kuruş çıkarır, dilenciye verir.
-Aman dua mua etmem istemem! der Hoca.

Dilenci:
-Niye?
Nasreddin Hoca:
-Eğer senin duan kabul olsaydı, sen şimdi dileniyor olmazdın...!
Nasrettin Hoca Fıkraları - Hoca'nın Sarığı

Nasrettin Hoca bir gün tarladan dönerken kuvvetli bir rüzgar çıkmış ve Hoca daha n'oluyor demeye kalmadan başındaki sarığı rüzgardan uçmuş ve çamura bulanmış. Hoca almış yerden sarığı geçirmiş başına.

Sıkkın sıkkın yürürken birkaç adam çıkmış karşısına. Hoca'nın başındaki sarığı görünce her kafadan bir sese çıkmaya başlamış:

-Hocam sarığın kirlenmiş..., Hocam sarığın çamur olmuş...!
Hoca: Kirlenmişse kirlenmiş n'apalım yani..!
-N'apalımı var mı Hocam? Yıkasan şu sarığını..!
Hoca: Pöh..! Yıkayınca yeniden kirlenmeyecek mi sanki!
-Olsun Hocam, kirlenince yeniden yıkarsın.
Hoca: Bir daha kirlenir..?
-Sen de bir daha yıkarsın Hoca'm.

Hoca sarığın kirlendiğine mi yansın, yoksa adamların ukalalığına mı kızsın... Öfkeyle homurdanmış Hoca:
-Ne yani ben bu dünyaya sarık yıkamaya mı geldim..!
Kurban Bayramı - Nasreddin Hoca

Nasreddin Hoca parasızlıktan o kurban bayramında kurban alamamış. Bayram namazından, kara kara düşünerek eve dönerken, otlayan koyunları görmüş ve gözüne kestidiği birini alıp eve götürmüş. Güzelce kesmiş, etlerini kemiklerini ayırmış. Hanımına:
-Hanım al şu eti güzelce kavur bakalım da, yiyelim birlikte, daha sonrada gelen misafirlere ikram ederiz demiş.

Hoca'nını hanımı bu işe baştan razı değilmiş zaten. Sormuş Hoca ya:
-Hocam kıyamet günü bu koyun için sorguya çekilince ne yanıt vereceğiz? demiş.
Hoca :
-İnkar ederiz, demiş.
-İnkar edemeyiz, kıyamet günü keçi dirilip tanıklık edecek.
-Tamam işte, demiş Hoca. Kıyamet günü keçi dirilip gelse hemen yakalayıp sahibine geri verip bu dertten kurtuluruz.
Rahmet Yağıyor - Nasreddin Hoca Fıkraları

Nasreddin Hoca çok yağmurlu bir günde pencerenin önüne oturmuş dışarıyı izliyormuş. Bir ara komşularından birini, koşa koşa evine doğru giderken görmüş. Pencereyi açarak seslenmiş:
-Yazık sana komşu..! Senin gibi aklı başında, inançlı bir adam, Allah’ın rahmetinden kaçar mı hiç?…

İçinden Nasreddin Hoca’ya hak veren adamcağız, koşmayı bırakmış ve ağır ağır yürümeye başlamış. Fakat eve geldiğinden tepeden tırnağa ıslandığını anlayınca, Hoca’nın oyununa uğradığını anlamış...

Günün birinde bu sefer de Nasreddin Hoca yolda yağmura tutulmuş, koşa koşa evine gidiyormuş. Daha önce kendisiyle alay ettiği komşusunun evinin önünden geçerken adamcağız “taşı gediğine koymanın tam zamanı” diye düşünerek, Hoca ya seslenmiş:
-Hocam, Hocam, Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun, ayıp değil mi sana?

Hoca, hiç istifini bozmadan koşmaya devam ederek şu cevabı vermiş:
-Sen ne anlarsın be adam!… Ben rahmetten kaçmıyorum, tam tersine yere düşen rahmetleri
çiğnememek için koşuyorum!…”
Keramet Sarıktaysa - Nasrettin Hoca Fıkraları

Adamın biri Nasrettin Hoca'nın yolunu kesip elindeki mektubu uzatmış:
-Aman Hoca'm, gözünü seveyim şu mektubu bana okuyuver.

Hoca almış mektubu, açmış bakmış. Bir süre elinde evirip çevirdikten sonra tutup sahibine geri vermiş:
-Bu mektup okunacak gibi değil. Yazılar kargacık burgacık. Hem dilide yabancı, ben okuyamam bunu, kusura bakma...! demiş Hoca.

Adam çok kızmış bu işe, terslemiş Hoca'yı:
-Ayıp Hoca ayıp..! Benden utanmıyorsan başındaki sarıktan utan bari. Bir mektubu okuyamadın yahu..!

Hasreddin Hoca'nın canı bu işe çok sıkılmış. Başındaki sarığı çıkardığı gibi adamın başına geçirmiş:
-Hadi bakalım demiş, mademki keramet sarıkta sen oku bakalım şu mektubu da görelim...!
Kırk Yıllık Sirke - Nasreddin Hoca Fıkraları

Nasrettin Hoca tam yatacakken birden kapı vurulmuş. Hoca söylene söylene kapıyo açmış. Kim olacak Hoca'nın yan komşusu:
-Hocam, sende kırk yıllık sirke varmış, haberini aldım. Rica etsem bir bardak verirmisin, şifa niyetine içeyim, demiş.
Hoca bu, malı kıymetli tabiki..
-Yahu adı üzerinde kırk yıllık sirke, öyle her keze vermiş olsaydım sirke bu zamana kalırmıydı hiç...!
Nasrettin Hoca Fıkraları - Tokat

Hoca, yolda dalgın dalgın yürürken, muzipin biri ensesine bir tokat patlatmış. Hoca şaşkınlıkla arkasına dönünce, adam eğilerek selam vermiş. Sonra da yüzsüzce ellerini oğuşturarak:
-Kusura bakmayın efendim! Ben sizi arkanızdan çok samimi bir dostuma benzettim!... demiş.

Hoca, bu söze kanmamış:
-Olmaz öyle şey, yürü kadıya!... diyerek adamı mahkemeye götürmüş. Meğer adam, kadının yakın ahbabı imiş. Hoca olayı anlatmış. Kadı düşünüp taşınmış ve Hoca'ya:
Peki demiş, sen de ona bir tokat at da ödeşin!...

Hoca , bu şekilde ödemeyi kabul etmeyince, kadı:
-Bir tokadın hakkı 1 akçedir. O halde davalı bu parayı versin sana!... demiş.

Hoca razı olmuş. Fakat dava edilen adam yanında para olmadığını: hemen gidip getireceğini söyleyerek izin istemiş.

Kadı da izin vermiş. Hoca mahkemede bekleye dursun: aradan epey zaman geçtiği halde adamın geldiği yok!...

Hoca epey bekledikten sonra hiddetle yerinden kalkmış ve Kadı Efendinin ensesine bir tokat patlatmış:
-Efendi hazretleri, demiş. Madem ki bir tokatın diyeti 1 akçedir. o halde bu adamın getireceği 1 akçeyi sen al, zira benim daha fazla beklemeye ne zamanım ne de takatim var!...



Mustafa Kemal ATATÜRK  
  Photobucket  
Yunus Emre  
  yunus emre  
Nasreddin Hoca  
  turk,turkey,turkish,türkiye,türk,eskisehir,eskişehir  
Yılmaz BÜYÜKERŞEN  
  Photobucket  
Yazılıkaya(Frigya Vadisi)  
  turk,turkey,turkish,türkiye,türk,eskisehir,eskişehir  
Bugün 6 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol